Sabırlılığı öğrenen bi savaşçı, artık istence yönelmiştir. Nasıl beklenileceğini bilir. Ölümü, yanıbaşında oturmuş beklemektedir – iki arkadaştırlar sanki. Ölümü, ona , gizemli biçimlerde neleri seçmesi gerektiğini, eylemlerini bi noktada toplayarak düzenli bi yaşamı nasıl sürdüreceğini önerip durmaktadır. Ve bekler savaşçı!Bi savaşçı acele etmeden öğrenir. Çünkü istencini beklediğini bilmektedir o. Ve birgün gelir, olağan durumlarda yapılmasına olanak bulunmayan bişeyi yapıverir. Bu olağandışı başarısından haberi bile yoktur kimi kez. Ne var ki, bu yapılamaz işleri yapıp durdukça yada başına olağandışı işler gele gele, bi tür gücün ortaya çıkıvermekte olduğunu çakıverir. Bilgi yolunda ilerledikçe gövdesinden yayılan bi güç. . Önceleri karnı arıncalanırmış gibi gelir ona; ya da bir türlü dinmeyen bi yanma duygusu. Çok geçmeden bi ağrıya bi tedirginliğe dönüşür bu. Kimi kez bu ağrı, bu tedirginlik öylesine çoğalır ki, aylarca çaresizlik içinde çırpınır, kıvranır savaşçı. Ne denli çok olursa bu çırpınış, o denli yararlı olur onun için. Büyük acılar, ulu bir gücü muştular. Kıvranışlar bitince, savaşçı her şeye karşı yabansı duygular içinde bulunduğunu görür. Gövdesinden , göbeğinin hemen altında ya da üstündeki bi yerden fışkıran bi duyguyla, istediği herşeye gerçekten dokunabildiğini bulgular. İşte, istençtir bu duygu. Ve savaşçı, onunla tutmayı becerince, artık o savaşçıya büyücü oldu denir- istencine kavuşmuş denir.
Bi savaşçı hiçbişeye kaptırmaz kendisini; kendi ölümüne bile,Bi savaşçı, bile bile ortak olmaz hiçbişeyle;kendini sakınır bi savaşçı. Eğer bi işe girişmişse, sokmuşsa burnunu bişeye, şunu iyi bilesin ki, ne yaptığının farkındadır o.
Bi savaşçı için yaşam koşulları, ölçüp biçip onlardan yararlanma alıştırmalarıdır.
Bi savaşçı boş yere kendisini koymaz ortaya. Yol ortasında durup marizlenmeyi beklemez. Ancak böyle davranarak bilinmezden korur kendisini.
Bi savaşçı hiçbi zaman aylak gezmez, acele de etmez.
Bi savaşçının ruhu düşkünlüklerden, yakınmalardan arınmıştır;kazanmanın yada yitirmenin bi anlamı kalmamıştır onun için. Yalnızca savaşmayı bilir bi savaşçı;ve her savaşı, bu dünya üzerindeki son savaşı gibi gelir ona. O yüzden savaşın sonu pek ırgalamaz onu. Ve son savaşı gelip çattığında, bırakıverir ruhunu uçsun diye berrak, özgür. . Ve çarpışa çarpışa, istencinin kusursuz bi şekilde sürdüğünün bilincinde, güler bi savaşçı, ve güler. . .
Savaşçı, kendi sünyasının nesnelerini özenle kendisi seçer. Çünkü seçtiği her nesne, kullanmak istediği güçlerin saldırısından korunacağı bi kalkandır.
Bi savaşçı, herşeye hakkını vermeyi öğrenir. İnsanların yaptığı şeyler, hiçbi durumda dünyadan daha önemli olamazlar. Ve bunu bilen bi savaşçı da dünyayı sonsuz bi giz kaynağı, ve insanların yaptığı şeyleri de sonsuz bi saçmalık diye ele alır.
Bir savaşçı, erk avlayan kusursuz bir avcıdır. Şayet bu avcılığında başarılı olursa, o takdirde bilgi adamı olabilir.
Bir savaşçı için , rüya görme bir gerçektir. Çünkü o rüyasında, ölçünmeli olarak eyleme geçebilir, bir şeyi seçer yada yadsır, bi sürü şey arasından erke ulaştıracak olan şeyi seçebilir, sonrada onları kendi çıkarına kullanabilir.