Sûfî Gelenekte RüyaTasavvufta rüyalara büyük önem verilir. Tasavvufi açıdan rüya üzerine çalışmalar yapan kendisi de sûfi yolunun bir izleyici olan Llewellyn Vahughan-Lee, tasavvufi perspektiften şöyle yazmaktadır:"Rüyalar, kendimizi görebileceğimiz aynalar gibidirler. Saklı benliğimizi yansıtırlar kendi doğamızın gerçek yüzünü açığa vururlar. Rüyalar sayesinde bu tanıdık ama yabancı ülkeyi bilir hale gelebiliriz. Uyandığımız zaman, rüyalarımız geri dönüp içeri girebileceğimiz bir kapı aralığı, ruh arazisine atılacak bir adım olabilir. Her maneviyat yolcusu için, kendi yolunu bulması gereken içsel arazi budur. Manevi rehber; ruhun büyük okyanuslarından, dağlarından ve nehirlerinden aşırarak derinliklerdeki gizli mahzenlerine götürür. Bizler, Batı'da çok uzun zamandır, sadece dış dünyaya baktık; öyle ki, içe giden bu büyük yolculuğunu unuttuk. Oysa gerçek güzelliğin ve gizemin bulunacağı yer iç dünyamızdır."Ünlü İslam filozofu İbn Haldun'a (ö. 1406) göre rüyaların farklı üç kaynaktan Allah'tan, meleklerden ve şeytandan gelebileceğini belirtir. İbn Haldun'a göre,Allah'tan gelen rüyalar apaçık olur ve yorum gerektirmez.Meleklerden gelen rüyalar tabir gerektirir.Şeytandan gelen rüyalar ise karışık olur.İbn Haldun, Mukaddime adlı ünlü eserinde rüya yorumunu, tefsir, hadis gibi dini bilimler arasında sayar.Kübreviye tarikatının piri Necmüddin Kübra rüya yorumu konusunda şu örnekleri veriyor:"Mesela adi bir düşman köpek suretinde, haysiyetli bir düşman aslan şeklinde, büyük bir adam dağ biçiminde, padişah deniz tarzında, faydalı bir adam meyveli ağaç şeklinde, faydasız adam meyvesiz ağaç biçiminde, fayda ve rızk yemek halinde, dünya necaset ve koca karı vaziyetinde
tasavvur edilir, böyle suretlerde görülür. Tabir ilmindeki sır budur." Kaynak: Psikoloji ve Tasavvuf Açısından Rüyalar