Ortaklaşa gördüğümüz ve adına dünya/evren dediğimiz rüya hayrolsun inşallah.
Ben size bi anımı anlatayım, öyküler, anılar, şiirler simgeleriyle bizi var eden şeyler ne de olsa.
Küçükken her gece en az üç dört tane, film uzunluğunda ve şimdi fantastik diyebileceğimiz rüyalar görürdüm. Sabah olduğunda onları büyüklerime anlatırdım tüm detaylarıyla. Öyle uzun sürerdi ki, annem “aman kızım bu rüya mı, film mi” derdi artık usanarak (haklı).
Günler böyle geçip giderken bir gün, tam olarak kaç yaşımda maalesef hatırlayamıyorum, şu muhakemeyi yaptım: gerçek hayat hangisiydi, her gece rüyalarımda yaşadıklarım mı (çünkü onlar gündüz yaşadıklarım kadar gerçekti), yoksa gündüz yaşamakta olduğum mu? Bunu bir kaç gün ciddi ciddi düşündüm. Sonunda mantıklı bir sebep bularak gündüz yaşamımın gerçek olduğuna karar kıldım, ve ondan sonra da belki yirmi yıl bunu bir daha sorgulamadım. Bulduğum sebep basitti: gündüz rüyam gerçek olmalıydı çünkü her sabah kaldığım yerden devam ediyordu, yani bir sürekliliği vardı, demek ki gerçek olan buydu!
Peki şimdi ne oldu da (aslında son yirmi yıldır) yeniden hepsinin rüya olduğuna karar kıldım?
Sanırım, burda her sabah güneşin doğuşu ile başlayan, istikrarlı rüyanın, bütün insanlar tarafından desteklendiğini, çünkü bu rüyayı ortak olarak gördüğümüzü anladım.
ortak rüya=Dünya=Gerçeklik