İlk bakışta, bu tekniğin Reiki hakkında öğrendiklerimizle çeliştiği düşünülebilir. Ancak yazar kendi deneyimlerine dayanarak, “Bu konuda sizi ne kadar cesaretlendirsem azdır” demektedir. Bu tekniği kullanmadan önce, kendisi negatif enerji yüklü alanları görebilmek için pandül kullandigini, ancak Reiki’den sonra buna ihtiyacı kalmadığını belirtiyor.
Elleriniz ne olduğunu bilmektedir, dolayısı ile onlara güvenin. Sezgi, birçoğumuzun düşündüğü gibi, öğrenilmesi ve geliştirilmesi gereken bir şeydir. Gerçekte ise durum biraz farklıdır. Hepimiz aslında sezgiseliz ama sezgilerimizi dinlemeyi ve onları doğru tercüme etmeyi öğrenmeliyiz. Sezgilerinizle nasıl temasa geçtiğiniz ve onların kendilerini ne şekilde gösterdiği, bireyden bireye değişmektedir.
Sezgilerinizden tam olarak emin değilseniz, hayatınızın hangi anlarında kendisini gösterdiğine dikkat etmeye çalışın. Örneğin duş alırken, yemek yaparken, yürüyüş esnasında ya da araba kullanırken sezgilerinizden daha fazla faydalanıyor ya da onlarla temasa geçiyorsanız bu özelliği hayatınızın diğer anlarına da taşıyabilirsiniz demektir.
Hasta ile olan çalışmamıza geri dönersek: belki enerji bloğunun, fiziksel ya da süptil planda nerede olduğunu görebilir, hissedebilir hatta belki de buna ilişkin bir koku ya da ses duyabilirsiniz.
Reiki törenini mekanik bir hale dönüştürmek mümkün olmakla beraber, burada amaçlanan bu değildir. Bu işi her seferinde sanki ilk kez yapıyormuşcasına, tüm kalbinizle gerçekleştirin. Buradaki en önemli bileşenler, SEVGi ve DiKKAT’tir. Bu iki özellik size ve hastanıza iyi olma ve iyileşme yolunu gösterecektir.