Bugün yine saçmalar saçması ama güzel de sayılabilecek bir rüya gördüm. Rüyamda dünya bir felakete uğramış. Kıtalar nedeni bilinmeyen bir sebeple hızla kayıyor. Tsunami ve kıta genleşmesi gibi durumlar söz konusu. Bir haber kanalı bilimsel bir veri olarak Türkiye haritası üzerinden genleşme olursa ülkenin nasıl bir şekil alacağını gösteriyor. Ülke slaytımsı şeyde daha uzun ince bir şekle dönüşüyor ve ben de hayretle haberi izliyorum. Sonra Kudüs'ün (niyeyse sadece Kudüs) ta oralardan kalkıpta Türkiye'nin üstüne bineceği falan gösteriliyor.
Rüyamda bunları saçma bulurken bir anda kendimi deli gibi akan bir çamurlu suda bir sürü insanla bir devenin üstünde olanca hızımızla sürüklenirken buluyorum. Zenci bir kadın deveye geçirilmiş ipe sımsıkı yapışmış ve birilerini çekmek istiyor yanına kurtarmak için. Her yer çamur denizine dönüşmüş ve savruluyoruz. Ben de devenin üzerindeyim ama aynı zamanda sanki yukarda gibi hissediyorum kendimi. "Böyle olmayacak, ne yapayım ne edeyim de kurtulayım?" diye düşünürken kendimi atıyorum suya. Akıntıyla birlikte deli gibi yüzmeye başlıyorum. Herkes bağırıyor arkamdan bunu yapmamam için. Güzel zenci kadınla yollarımız ayrılıyor.
Yüzüyorum yüzüyorum ve sonra bir anda kendimi yokuş aşağı geniş bir caddeden koşarak inerken buluyorum. Çok çeşitli ırklar var etrafta ve bir sürü de minik minik çocuklar. Koşmaktan bitap düşüp zararsız ve daha homojen olduğunu sandığım daha çok küçük çocuğun olduğunu düşündüğüm bir yerde yürümeye başlıyorum. "Ama diyorum böyle nereye koşuyorum, nereye gidiyorum, ben napıyorum" diye sinirleniyorum da kendime.
Bir kadın görüyorum hemen yanına gidip konuşmaya başlıyorum. Tanıdık bir japonmış;) kadının boyu 2 metre vardı rahat. Herkesin gittiği yönün tersine gidiyor bu kadın ve kıyafetleri falan sanki turistik gezideymişçesine özenli ve bir çarşıdan çıkarken görüyorum onu. Üzerinde çiçekli kırmızımsı uçuş uçuş bir elbise, saçları simsiyah ve küt, başında hasır bir şapka. Kadına ingilizce bir şeyler anlatmaya çalışıyorum. O ise bana garip bir yaratıkmışım gibi bakıyor. Yanımızda annem beliriyor. Daha önce annem bu kadına Orta doğulu bir başka kadını emanet etmiş, anneme yol soran başka bir kadını işte. Tanıdıklıkta bu kadar saçma bir şeyden ileri geliyormuş. Ben heyecanla "annem o kadının durumunu soruyor." cümlesini kurmaya çalışıyorum. Kadınla göz teması kurmaya çalışıyorum ama o benden sanki yaratıkmışım gibi rahatsız oluyor ve anneme dönüp gülümseyerek onu havaalanından gönderdiğini anlatıyor. Anneme telaffuz etmeden önce buna çok sevindiğim için kadının koluna dokunup "oh really, thank u so much!" diyorum. Ama kadın o kadar rahatsız oluyor ki ona dokunmamdan! Ben de neden böyle abartı bir tepki verdiğimi düşünüyorum ama çok ağrıma gidiyor kadının bana olan tavırları;( "bende ne varki böyle" diye üzülüyorum.
Sonra büyük ve kapalı çocuk yuvası gibi bir merkezdeyiz annemle. Burası her yaştan, ailesi çalışan çocukların istedikleri kadar zaman geçirdiği, içinde her şey olan, kreş, etüd ve eğlence mekanları olan bir yermiş. Camekanlı bir şekerleme dükkanının içindeyiz annemle. Anneme kıpkırmızı inanılmaz parlaklıktaki elmaları gösteriyorum. "Anne bak, acaba benimki buraya mı göndermiş, kendisi nerdedir, bana elma gönderecekti hatırladın mı?" diyorum. Benimki dediğim de nişanlım gibi bir şeymiş güya. Annem de şaşırıyor elmalara. Elmaların altında jelatinli yumuşak ya da sert çeşit çeşit jelibon ya da şeker gibi şeyler bulunca onun gönderdiğinden emin oluyorum. Annemin seveceğini düşündüğüm yumuşak turuncu jelibonlu şekerlemeyi alıp ona uzatıyorum. "Bunu bana vermek istediğinden emin misin?;)" diyor. Baya bozuluyorum ve Shakespeare sahnelerinden fırlamışçasına aşırı abartılı bir edayla "Ah Ulu Tanrımm!" diyorum... "Neden herkes bana böyle yaratıkmışım gibi delice davranıyor?"
Sonra ilkokul arkadaşımın o merkezin içindeki evinde buluyoruz kendimizi. Benim oranın dışarı kısmında uyumam gerekiyormuş. Çünkü yatağımı babama vermişim eskiden. O yatağı ve odayı başka rüyamda gördüğümü anlıyorum ve orda uyumak için çok büyük bir istek duyuyorum. Soğukta da baya üşüyorum. Sonra çocuk gelip yatağımın bulunduğu yere açılan odasının penceresini kapatıyor içerde üşüdüğü için! Bir de bunu söylüyor. Delirecek gibi oluyorum artık bu hamleden sonra. Yine abartı ama sakin bir edayla "Ah yarabbim gel yanımda uyu diyeceğine üstüme cam kapatıyor bir de." diyorum. Babama verdiğim yatağa hasret, dışarda soğukta yatıyorum. Sanırım uyuyacakken kendi yatağımda uyanıyorum;(