Jung’un rüya çalışmalarına katkıları rüya ve din ilişkisini görmesi ile sınırlı olmayıp oldukça geniştir. O, rüyaların bir nedene indirgenerek ele alınmasını yetersiz bularak rüyaların arkasında birçok faktör olduğunu ileri sürmüş, insanın ruhsal hayatında rüyanın önemli fonksiyonları olduğunu belirtip, rüyaya olumlu yaklaşmıştır. Rüyaları incelerken bireysel ve toplumsal yönlerinin dikkate alınmasını vurgulamıştır. Kişinin hayatında rüyanın yerini ele alırken bireyin hayatını, içinde yaşadığı kültürel ortamla birlikte ele alan Jung, rüyaları incelerken esnek bir yaklaşım tarzını benimsemiş katı bilimsel anlayışın yerine din, mitoloji ve antik kültürlerden yararlanmayı tercih etmiştir. Bu alanlardaki benzerliklerden hareketle rüyaların evrensel bir yönü olduğunu ileri sürmüştür. Rüyaları bir enerji kaynağı olarak görmesi insanın ne kadar geniş boyutlu bir varlık olduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir.