Yukarida bir deli, herkes onu terketmeli. Bir renk hepsinden farkli. Agaclar arasinda bir ip dolanmış olmuş yumak, yumağın icinde deli, yumak acildi dustu yere yagmur gibi. Ve döküldü yere bir suru ölü. Heryerde ayakkabı, bir anlam veremedi. Cok korktu. Etrafina bakindi, arkadaslarindan hicbiri kalmamistı. Oysa gun guzeldi ve sinifca piknige gelmislerdi. Yalınayak kosarak sehre gitmeye basladi, onunla birlikte de yagmur. Her sey degismisti.
Yıllar sonra...
Yolda yuruyoruz doktorumla. Konusuyoruz sürekli. Gozum uc kiza takildi. Ucunu de taniyordum. Bana bakiyorlardi, bakislarinda dusmanlik gozlerimi delip geciyordu, yine de bakmaktan alamadim kendimi. Doktorum da fark etmisti, nereye bakiyorsun dedi. Dedim hic, ortaokuldaki kizlarmis. Caktirmadan bakmaya devam ediyordum. Icimde tarif edilemez bir korku, cok eskiden gelen tanidik bir koku. Kizlar apartmana girdiler tek tek, hepsi girmeden bakti bana son defa, bizse nasil hala uzaklasamamistik anlamiyordum, hep yuruyup konusmamiza ragmen. ve yorulduk apartmanin karsisindaki cimenlere uzandik. Guzel aksamustu, uyandigimda gokgurultulu geceye donmustu. Yerde bir deli, hemen orayi terk etmeli. Kosmak istedim, apartmanin onune gelince durdum istemsiz. Ucu de saatlerdir beni bekliyorlardi kapida, ayni dusmanca bakislarla. Ayaklarim beni dinlemeden girdi iceri. Ev sanki iskence dairesi. Basladilar soymaya derimi, anlasilan soymak istedikleri dilimdi. Tek dedikleri "neden lanetledin bizleri". Hicbir sey anlamiyordum, ama cok korkuyordum. Dedim birakin beni. Yan odalardan yuksek seste dans muzigi, kadeh ve insan sesleri.
Günler sonra...
Sonunda kabul ettiler gitmemi, istediklerimi alıp geri dönmemi. Yanıma verdiler iriyarı bir adam. Odalardan geçiyoruz bir bir, tam da düşündüğüm gibi, etrafta binlerce insan ve maskeleri. Hala günler önceki gibi. Onlardan yardım isteyemem çünkü görmüyorlar beni. Yanlarında iriyarı adamlar tıpkı benim yanımdaki gibi. Ama onlar gülüyorlar, güvendeler sanki. Çıktık apartmandan, dışarısı anababa günü gibi. Kaçsam kaçamam, hissediyorum etrafta herbiri. Yanımda bir kişi, ama kimse baksam aynı gözler, izliyorlar beni. Gittik uzandığım yere, etrafta bir sürü ayakkabı, çoğu benim eskilerim, eksiklerim. Tek tek çift çift, sandaletler, terlikler, botlar, yırtılmışlar... Saçılmışlar. Neden diyorum gelmek istedim buraya, kaldırıyorum kafamı top geliyor yamacıma, bir çocuk topu alıp geri dönüyor arkadaşlarının yanına. Uzanırken fark etmemişim, meğer heryer yeşilmiş heryer ağaç heryer piknik. Koştum ormana doğru, kimse bana bakmıyor pikniğiyle ilgili, aksi gibi kokmuyor da hiçbiri. Bunu düşünmekten vazgeçmeliyim, çünkü binlerce kişi tarafından takipteyim.
Saatler sonra...
Kaçıyorum sürekli, adım deli. Bir hastane gördüm ilerde, eski. Hemen girdim içeri. Ama buradaki herkes de sanki deli, piknik yapıyorlar gibi. İp atlayanlar, top oynayanlar. Her yer beyaz, doktorlar, hastalar. Bir ben varım siyah bir de peşimdeki iriyarı adamlar. Soluğumu duyuyorum, farkındayım daralıyor çemberim. Ama nasıl da kaçıyorum, her odaya girip çıkıyorum, bazısının penceresinden bazısının duvarından. Ben kendimi tutamazken, diyorum içimden umarım bulamazlar beni. Herkes tanıdık, kaçtıklarım, vardıklarım, yanından geçtiklerim, zaman. Zaman bile tanıdık. çünkü kaçtığım geleceğim, geçmişe varmayı umuyorum.
Dakikalar sonra...
Görüyorum iriyarı adamlardan birini. Ve daha da hızlanmaya çalışıyorum, lakin gitgide yavaşladığımı fark ediyorum, küçüldüğümü, sanki eridiğimi. Ellerim diyorum koşarken, neden küçülüyorlar, adımlarım neden değil eskisi gibi. Artık yalnızca iriyarı adamlar yok peşimde, hepsi bir olmuş arıyorlar beni. Hepsi işte, öğretmenlerimi görüyorum koşmaya çalışıyorlar döpiyesleriyle, müdürler kravatlarını gevşetmişler. Çokçadır söylemedim ama hala korkuyorum, kokmuyorlar, üstelik korkmuyorlar da benim gibi. Sanki görünmez bir hademe yönlendiriyor beni, hangi koridoru geçsem bir ses diyor seç diğerini. Cam kaplı minik bir odaya giriyorum, heryer cam, dışarıyı görüyorum ama çıkamıyorum, demir parmakla çevrili. Görüyorum dışarıdan koşarak gelenleri, en önde çocukluk arkadaşım hem de en iyisi.
Saniyeler sonra...
O vakit anlıyorum her şeyi. Kokmuyorum ama hala korkuyorum. Ölmüşlerdi herbiri. Ben öldürmüştüm hepsini, pikniğe gittiğimiz gün, o güzel havada lanetlemiştim. Anlamışlardı değiştiklerini ve arıyorlardi beni. O günden beri onlar da olmuştu katil ve öldürüyorlardı önüne çıkanları birbir. Ben bilerek yapmıştım, onlarsa istemeyerek. Ondan sebep bana oldular düşman, bense onlara hasret.
Saliseler sonra...
Hesap anıydı anlaşıldı, istiyorlardı benden tüm gerçekleri. Ben biliyordum geçmeyecekti lanetleri, benimkinin geçmediği gibi. Onlar da ölmüştü benim gibi. Suçlayamazlardı beni, o zamanlar küçüktüm, sanırım istediğim Tanrı olmaktı, onun gibi öldürmek ve yanıma almak herkesi. O an karar vermiştim, piknik gününde en mutlu zamanda, istediğim o an olmalı ve sürmeli yıllarca. Planım tutmamıştı ama, ölenler lanetlenmişti ben gibi, ölmek kurtuluş değil başlangıcıydı her şeyin. Gülecektim birden etraf karardı. Anladım bir rüyada olduğumu ama gözlerim kapalı. Bir sesleneyim dedim, yalnızca tıslayabildim. Unutma dedim ne haldeyim, nereden başlamalıyım. Düşündüm açmadan gözümü, aklıma yazdım ilk cümleyi: "Yukarida bir deli, herkes onu terketmeli."