Rüya çalışmalarında mitoloji, din ve farklı kültürlerden yararlanmıştır. Jung’a göre rüyanın kaynağı bilinçdışıdır. Bilinçdışında bulunan arketipler rüyada sembollere dönüşürler. Rüyaların içeriğini anlamak için bu sembollerin anlamlarının iyi bilinmesi gerekir. Jung rüyaları büyük rüyalar, ortak rüyalar ve çocukluk dönemi rüyaları olmak üzere üçe ayırır. Rüyaların birçok fonksiyonları olduğunu savunur. En önemli fonksiyonu ise bilinç ve bilinçdışı arasında dengeleyici olmasıdır. Bunun yanında ödünleme, kehanet, dini mesaj, nevrozları yansıtma fonksiyonları vardır. Jung’a göre rüya analizi için bir rüya yeterli değildir. Rüya analizi için bir dizi rüya gerekir. Başlangıçta rüya analizi için aktif hayal metodunu kullanmış, daha sonra ise aktif hayal kurmayı da içine alan amplifikasyon yöntemini geliştirmiştir.
Dinler ve kültürler rüyaları anlamlandırma ve ondan birtakım sonuçlar çıkarmayı sağlayan formüller sunmuşlardır. Kültürel etkileşim sonucu rüya konusundaki birikimler artmış ve bir sonraki kuşağa aktarılmıştır. Bu işleyişin yanında, birçok düşünür, bilim insanı ve araştırmacı rüya konusunu ilgi alanlarına alıp, açıklamaya çalışmış ve bu konu hakkında teoriler geliştirmişlerdir. Rüyayı anlama girişimlerinin bazıları daha kalıcı ve dikkat çekici olmuştur. Hiç şüphesiz bu girişimlerden birisi C.G.Jung’a aittir. Jung rüyayı kendine özgü bir tarzda ele alarak “analitik rüya teorisi”ni geliştirmiştir.